İŞ DÜNYASINDA BAŞARI

      Forbes dergisinin kurucusu B.C. Forbes Amerika’yı Yaratan Adamlar adlı kitabında “Başarı hizmetle eş değerdir” diyor. Amerika’da iş dünyasını insanlaştıran kişi olarak da anılan Forbes; her mantıklı insanın ben nasıl yapacağım, ben yapamam gibi olumsuz düşünmek yerine, “Başarıya Nasıl Ulaşabilirim” sorusuna yanıt aramanın başarıya giden yolda atılmış bir adım olacağının önemine işaret etmektedir. 

       Amerika’nın en başarılı işadamlarından Robert Morris iş hayatında en küçük detaylara bile çok dikkat ediyordu. Ona göre zaman ve dakiklik “ bir insanın ticaret sermayesinin en iyi bölümü” idi. Aşırı heyecanlı ve hırslı olan yatırımcıları “Hiçbir fırsatı kaçırmamak konusunda kendini kontrol etmeyi öğrenmelisin” diye her zaman uyarıyordu.

     Amerika’nın en zenginlerinden Rockefeller; Amerika’da dünyanın ilk holdingini kuran, ilk olarak şirketlerini profesyonel yöneticilerle yönetendir. 1879 yılında sorumluluk dağıtımı açısından yönetim felsefesini şöyle tanımlıyordu:“Kural şu: başka birine yaptırabileceksen, hiçbir şeyi kendin yapma”. “Standard Oil” adıyla şirketleşen Rockefeller için 1877 yılında Albert Carr “Amerika’nın hiçbir yerinde hiçbir kurum, Standard Oil’in onayı olmadan çok miktarda petrol nakledemiyordu” diyor. Böyle bir şirketin sahibi Rockefeller, 1890 yıllarda henüz ellili yaşlarda olmasına rağmen, büyük ölçüde aynı tempoyla çalışmaya devam ettiği takdirde fiziksel açıdan kendini tüketeceği konusunda uyaran doktorunun önerisi doğrultusunda şirketin günlük işlerinden kendini ayırdı ve şirketin yönetimini tamamen maaşlı çalışan profesyonel yöneticilere bıraktı.

      “Kontrol edemediğim bir şeye yatırım yapmam” diyor John H. Johnson. Saf bir iş yeteneği, kendi fikirlerine sarsılmaz bir inancı ve azmi dışında hiçbir şeyi olmayan John H. Johnson, kendini Arkansas’ taki yoksul kenar mahallelerden kurtarıp, Amerika’nın en zenginleri arasına girdi. Johnson “Eski çağlarda başarılar büyük ölçüde maddiyatla ölçülebiliyordu… Bugün başarılar bir insanın yapmaya kararlı olduğu şeylerle ölçülüyor” diyerek toplumsal faydayı öne çıkarıyor.  

       Henry Ford 1896’ da ilk arabasını yaptığında “Geniş kitlelere hitap edecek bir motorlu araç üreteceğim” diyordu. Ford, ne otomobili ne de montaj bandını icat etmişti. Ama her ikisini de birleştirerek ve içten patlamalı motor gücünü sıradan bir vatandaşın alım gücüne indirgeyerek yeni bir çağa hakim olmuştu. Bunları gerçekleştirmek için tutkusu öyle güçlüydü ki, komşuları ona “Deli Henry” adını vermişlerdi. Ama deli Henry Ford 1 Ekim 1908’de ilk araç müşterisine ulaştığında “İşte sanırım başladık” dedi. Ve 1908 yılında Henry Ford “İşim bittiğinde, herkes bir araba alabilecek hale gelecek ve neredeyse herkesin bir arabası olacak” ve “ Otomobili demokratikleştireceğim” diyerek geleceğimize ışık tutuyordu.Bu tarihten itibaren üretim bandı sistemini geliştirdiği için, düşük maliyetle üretim artarak devam ediyor, HENRY FORD’ da hayallerine kavuşmuş oluyordu.

       1971 yılında, bilgisayarın çalışmasında aktif rol alabilecek bir çip yapan İntel Corporation şirketinin başkanı Andrew Grove “En iyi şey, doğru karar vermektir. Yanlış karar vermek de sorun değildir. En kötü şey, tereddüt etmektir. Tereddüt etmek, başarısız olmak demektir” diyerek, başarıda karar vermenin önemine vurgulamaktadır. İntelin yönetici şefi olan Andy Grove 1993 yılında başarının temel ilkesinin “ODAK” olduğunun altını çiziyor ve “Bütün çabanızı, bulunduğunuz işteki diğer insanlardan daha iyi yaptığınız şeye odaklamalısınız… Odaklanırsanız ve hata yaparsanız, kaybedersiniz; ama doğru yaparsanız, iki kat kazanırsınız” diyor.